Psikiyatrik Bozukluklar

Obsesif Kompülsif Bozukluklar

Yaygınlık oranı %1-3 olan çocukluk çağı obsesif kompulsif bozukluğu (OKB) zorlayıcı, strese neden olan düşünce ya da düşlemler (obsesyonlar) ve/veya tekrarlayıcı veya ritüalistik davranış veya zihinsel eylemlerle (kompulsiyonlar) karakterize, kronik, psikososyal bozulmaya ve işlevsellik kaybına sebep olan nöropsikiyatrik bir bozukluktur. Obsesyon Latince bir kelime olan, birşey tarafından ele geçirilmiş, meşgul edilmiş anlamına gelen “obsidare” kelimesinden türemiştir. Amerikan Psikiyatri Birliği, psikiyatrik bozukluklar tanı sınıflaması DSM IV TR’de OKB Anksiyete Bozuklukları içinde yer alırken DSM V’te Obsesif Kompulsif Bozukluk ve İlişkili bozukluklar başlığı altında sınıflandırılmıştır. Dünya sağlık örgütü OKB’nin meydana getirdiği hasarın ölümcül olmayan hastalıklar içinde 11. sırada olduğunu bildirmiştir. 

Obsesyonlar tekrarlayıcı, rahatsız edici, mantık dışı olduğu kabul edildiği halde uzaklaştırma çabalarının başarısız kaldığı düşünce, dürtü ve düşlemlerdir. Kompulsiyonlar ise obsesyonlara tepki ve obsesyondan doğan anksiyeteyi azaltmak için ortaya çıkan tekrarlayıcı davranışlar ve zihinsel eylemlerdir . OKB, sıklıkla relaps ve remisyonlarla seyreden ve kronik gidişli olan, etkilenen bireyin işlevselliğinde önemli bozulmalara sebep olan bir bozukluktur

Çocuk ve Ergenlerde OKB tanısı koymak için obsesyon veya kompulsiyonların zaman alıcı, zorlayıcı ve gerginlik verici nitelikte olması gerekmektedir. OKB en sık çocukluk çağı (10-11 yaş) ve ergenliğin sonu genç erişkinlik (19-23 yaş) döneminde görülür. Ergenlik öncesi erkeklerde sıklık daha fazla iken ergenlikte eşit oranda görülür . Erken başlangıç daha şiddetli ve kötü seyir ile ilişkilidir. Ayrıca erken başlangıçlı olgularda genetik yüklülük ve tiklerle birliktelik daha fazladır . OKB’li erişkinlerin %80’i belirtilerinin çocukluk çağında başladığını ifade etmişlerdir .  

OKB’li çocuklarda konsantre olma, ödev tamamlamada güçlük gibi yüksek oranda akademik zorluklar görülmektedir. Yine OKB’li çocukların ailelerinde işlev kaybı sıklıkla mevcuttur. Bu çocuklar yaşıtlarına oranla daha az sosyal aktivitelere katılırlar. OKB’de görülen işlev kaybı belirti şiddeti ve eştanı oranları ile ilişkilidir. 

 

Etiyoloji

 

Etiyolojide genetik, nörokimyasal, yapısal, psikodinamik gibi pek çok etkenin bir arada rol aldığına inanılmaktadır. OKB’li çocukların ailelerinde % 11 oranında OKB bildirilmiştir. Homozigot ikizlerde % 67.5, heterezigot ikizlerde ise % 31 oranında birliktelik gösterilmiştir. Bu bulgularda OKB’nin yüksek oranda genetic geçişli bir hastalık olduğunu göstermektedir

 

Nörogörüntüleme Çalışmaları 

 

Çalışmalar sonucu özellikle orbitofrontal ve anterior singulat korteksle birlikte globus pallidus, kaudat nükleus ve talamusun oluşturduğu “kortiko-striato-talamokortikal” (KSTK) yolaktaki  disfonksiyon sonucu talamusun inhibisyonunun azaldığı ve prefrontal aktivitenin arttığı OKB patogenezinde rol oynadığı düşünülmektedir.  OKB’yi inceleyen görüntüleme çalışmalarında bu yolaklardaki yapılarda fonksiyonel disfonksiyon ve anatomik değişiklikler saptanmıştır. OKB’de görülen bilişsel esnekliğin ve kontrolde azalmanın görüntüleme çalışmalarıyla saptanan anormal striatal fonksiyon, kortiko-striatal alanda anormal etkileşimler sonucu olduğu düşünülmektedir. 

 

Çocuk ve Ergenlerde Klinik Görünüm 

 

Obsesyon ya da kompulsiyonu olan çocuk ve ergenler sıklıkla ısrarcı düşüncelerine ve tekrarlayıcı ritüellerine gereksiz şekilde aşırı zaman ayırmaları nedeni ile tedavi arayışına girerler. Çocuklar obsesyonlarından dolayı suçluluk hissedebildiğinden ebeveynlerinden saklama eğiliminde olabilirler. Bazı çocuklar için kompulsif ritüeller aşırı korku ve kaygılarına karşı mantıklı yanıtlar olarak algılanabilir. Çocuk ve ergenlerde görülen en sık obsesyonlar; kir, mikrop ya da hastalığın bulaşması veya bunlara maruz kalmaya yönelik aşırı korkular ile kendilerine ya da aile bireylerine zarar geleceği korkusu ve agresif dürtüler üzerindeki kontrollerini kaybederek başkalarına zarar vereceği kuşkularıdır. Simetri, tam olma gereksinimi, biriktirme ve dinsel ve ahlaki konularla aşırı ilgilenme (günah işleme korkusu gibi) gibi obsesyonlar da sık bildirilmektedir. Temizleme, kontrol etme, sayma, tekrarlayıcı davranışlar, düzenleme çocuk ve ergenlerde en sık görülen kompulsiyonlardır. Çocukluk dönemi OKB olgularında obsesyonların eşlik etmediği saf kompulsiyonlar görülebilmektedir. olan çocuk ve ergenlerde kararsızlık, kuşkuculuk, çekingenlik, yavaşlık kişilik özellikleri olarak sıklıkla görülmektedir.  Çocuklar obsesyon ve kompulsiyonlarının aşırı ve anlamsız olduğunun farkında olmayabilirler.   

Okul öncesi dönemde çocukların oyun ve davranışlarında gelişimsel düzeyleri ile uyumlu ritüeller gözlenebilmektedir. Okul öncesi çocuklar sıklıkla ritüelistik oyunlara ilgi duyarlar ve banyo yapma, öykü okunması, aynı oyuncakla oynama gibi rutinler, ritüeller onları rahatlatır. İşlev kaybına ve aşırı korkuya sebep olmazlar.  Okul çağına geldiklerinde bu ritüeller katılığını kaybeder ve sıklıkla OKB ilişkili değildir.  Çocukluk ve ergenlik döneminde görülen OKB tedavi edilmediğinde kronikleşebilir, işlevlerde belirgin bozulmaya sebep olur ve ilerleyen dönemlerde tedavi edilebilme oranı azalır. OKB’nin çocuklarda uzun dönem sonuçlarını inceleyen, 16 farklı çalışmadan 521 katılımcının incelendiği bir meta-analiz çalışmasında kronikleşme oranı %41 olarak bulunmuştur. Erken başlangıç, bozukluğun uzun süreli olması, hastane yatışının olması ve komorbidite varlığı kronik seyirle ilişkili bulunmuştur. Kompulsif davranışların ve stresi azaltmaya yönelik kaçınma davranışlarının ebeyenler tarafından desteklenmesi düşük tedavi yanıtı ve bozuk işlevsellikle ilişkili bulunmuştur. 

 

Tedavi 

 

Tedavide serotonin geri alım inhibitörleri ile ilaç tedavisi ve yüzleştirme ve tepki önleme metodlarını kapsayan kognitif davranışçı terapi (BDT)’nin etkinliği gösterilmiştir. Tedavi parametrelerinde hafif ve orta şiddette vakalarda sadece BDT önerilirken, daha ağır düzeyde OKB’de BDT ve SSRI kombinasyonu önerilmektedir .


 

Kaynaklar

 

  1. Adam B. Lewin, Jennifer M. Park, and Eric A. Storch. Obsessive-Compulsive Disorder in Children and Adolescents. Roma A. Vasa, Amy Krain Roy (Ed). Pediatric Anxiety Disorders, New York: Humana Press; 2013 157-208.

  2. Diler RS, Avcı A. Çocuk ve Ergenlerde Obsesif Kompulsif Bozukluklar. Çukuova Üniversitesi Basımevi Adana 1999.

  3. Rapoport JL, Inoff-Germain G, Weissman MM. Childhood obsessive- compulsive disorder in the NIMH MECA study: parent versus child identification of cases. Methods for the epidemiology of child and adolescent mental disorders. J Anxiety Disord. 2000;14 (6): 535-48.

  4. Delorme R, Golmard JL, Chabane N. Admixture analysis of age onset in obsessive-compulsive disorder. Psychol Med 2005;35(2):237-43.

  5. Ruscio AM, Stein DJ, Chiu WT, Kessler RC. The Epidemiology of obsessive-compulsive disorder in the National Comorbidity Survey Replication. Mol Psychiatry 2010;15(1):53-63

  6. Chabane N, Delorme R, Millet B, Mouren MC, Leboyer M, Pauls D. Early-onset obsessive-compulsive disorder a subgroup with a specific clinical and familial pattern? J Child Psychol Psychiatry 2005;46(8):881-7.

  7.  Storch EA, Khanna M, Merlo LJ. Childeren’s Florida Obsessive Compulsive inventory: pychometric properties and feasibility of a self report measure of obsessive compulsive symptoms in youth. Child Psychiatry Hum Dev 2009;40(3):467-83.

  8. Benjamin James Sadock, Virginia Alcott Sadock, Obsesif Kompulsif Bozukluk Kaplan&Sadock, Çocuk ve Ergen psikiyatrisi kısaltılmış temel kitabı 147-150.  

  9. Semerci, B., Tufan, A. E., & Gökçe, S. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Klinik El Kitabı, 2022.