- Hakkımda
-
Tedavi Alanları
Tedavi Alanları
Terapiler
- Psikiyatrik Bozukluklar
- Medya
- Blog
- İletişim
- Randevu Al
-
PsikiyatriTerapiler
Aşk Bir Hastalık mıdır?
Prof. Dr. Sebla Gökçe
Aşk bir hastalık mı? Obsesyon mu? Yanılsama mı? Mucize mi? Yaşam enerjisi mi? Acı mı? Huzur mu? Huzursuzluk mu? Mutluluk mu? Mutsuzluk mu? Sevip, sevilme isteği mi? Şefkat mi? Nefret mi? Tutku mu? Hayranlık mı? Şehvet mi? Arzu mu? İstek mi? Çok çok istemek mi? Sahip olamamak mı? Sahip olduğunda kaybetmekten korkmak mı? Kendinden vazgeçmek mi? Herseyden vazgeçirebilecek kadar güçlü mü?
Freud’un dediği gibi cinselliğin yüceltilmesinden ibaret mi? Kernberg’in dediği gibi aşık olduğunda kendi benliğinden vazgeçer mi her aşık? Mevlana gibi aşkla yana yana mı olgunlaşır benlik? Aşık Veysel’in dediği gibi kavuşamadığında mı aşk olur?
Filozoflar, bilim insanları, halk ozanları, şairler, bestekarlar, ressamlar hepsinin ortak konusu aşkı yaşayış şeklimiz ne kadar etkilenmektedir şiirlerden, şarkılardan, romanlardan, filmlerden, tanık olduğumuz ilişkilerden öğrendiklerimizden?
Aşkın ömrü üç hafta, iki yıl vs olsaydı, bir gün elbet bitseydi yüzyıllardan beri, antik çağlardan beri yaşama konu olur, merak edilir, üzerinde bitmeyen şiirler, şarkılar yazılır, bilimsel araştırmalar yapılır mıydı? Bitişi değil sürdürülebilirliği, dönüşümü daha çok konuşulmalı, araştırılmalı belki de.
Kollektif bilinçte bu kadar yer kaplayan ve insanların hatta hayvanların davranışlarını bu derecede yöneten, yaşam enerjisine kaynak tutan aşka obsesyon, hastalık, illüzyon demek aşkı cinselliğe, kişilere, nesnelere, bireylere indirgemek mümkün mü?
Aşkın aslında tek bir tanımı olmadığı, tek bir şekilde yaşanmadığı aşkı üreten, taşıyan, zihnin yapısına, nöronal bağlantılarına, düşünceyi, duyguyu üretme, kaydetme, anlama biçimine, hayatla, kendiyle, ötekiyle kurduğu bağlara, savunmalarına, ruhsal yapının ne kadar doygun, olgun ve sağlıklı olduğuna göre bireyler ve kültürlerarası çokça değişkenlik gösterdiği aşikar.
Bilimsel olarak en basit şekli ile açıklamaya çalışırsak, kişinin zihninde aşık hissettiren kalp çarpıntısına sebep olan, heyecan, enerji veren adrenalin noradrenalin, dopamin, birey ideal nesnesini seçtiğinde, ona sahip olmayı arzuladığında yüksek düzeylerde salgılanır. Zihnin, düşüncelerin odaklandığı yegane konu, kişiye bu hormonları salgılatan, arzulanan, aşk nesnesidir. Birey nesneyi arzulamaya devam ettikçe hormon salgısı devam eder, sahip olduğunu düşündüğünde adrenalin ve dopamin salgısı azalır, nesnesine kavuşamaz ya da kaybederse de bu hormonların hissettirdiği duyguların yokluğu acıya dönüşür.
Romantik aşk ilişkisi yanında sevgiyi, şefkati, saygıyı, sadakati, nezaketi getirir mi? Aşkı taşıyan kişi bu değerleri de taşıyabiliyorsa ilişki sağlıklı yaşanabilir. Kişinin aşkı yaşayış şekli, arzulanan nesneye sahip olduğunda ona davranış şekli, kaybettiğinde duyduğu acı, yoksunluk, aslında kişinin yaşamla, kendiyle ve öteki ile ilişkisi, bağlanma türü ve varoluşu ile ilişkilendirilir. Aşkın ne kadar süreceği, gerçekliği, sevgiye mi, öfkeye mi, nefrete mi dönüşeceği ise kişinin ruhsal olgunluğuna, doygunluğuna, kendi ile öteki ile kurduğu bağın sağlıklı olmasına bağlıdır.
Peki aşk nesnesini neye göre seçer aşık? Kimi, neyi arzular, ister? Kendinde olmayanı, ihtiyaç duyduğunu mu? Kokusu, bakışı, duruşu, teni, görünüşü güzel geleni mi? Sahip olduğunda tamam hissedeceğini düşündüğünü mü? Kendi değerlerine uygun, sevip, saygı duyabileceği, birlikte olmaktan mutluluk duyabileceğini mi? Ne kadar bilinçli seçilebilir aşk nesnesi? Sahip olunduğunda her aşk mı değersizleşir, beyinde dopamin neden tükenir yetemez hale gelir? Aşk, arzulanan nesne bu kadar sahiplenilmese, aşk nesnelere, kişilere indirgenmese, sürdürülebilirliği daha fazla olur mu?
Aşk tamamlanmaksa eğer ne kadar eksikse kişi o kadar zor mudur kendini tamamlayacağını düşündüğü nesne
yle ilişkisi, ona yetmesi, sağlıklı bağ kurabilmesi ve sürdürebilmesi? İhtiyaca göre seçilirse aşk nesnesi, ihtiyaç azaldığında aşk da biter mi?
Gerçeklikten ne kadar uzaksa zihnin, kendine, ötekine ne kadar yabancı ise yanılsamalara duyduğu ihtiyaç oranında idealize eder nesneyi, ancak gerçeklikten uzaklıklık duyguların sürdürülebilirliğini zorlaştırmaz mı?
Ezcümle, aşık olma süreci genetik, hormonlar, psikolojik deneyimler ve sosyal biliş ile oluşmaktadır. Aşk her bireyde, bireylerin zihinsel yapılarındaki farklılıklarından şekillenen, sürdürülebilirliği de bireylerin psikolojik, duygusal olgunluğuna bağlı yoğun, çok güçlü bir duygudur.
-
A:
Barbaros mahallesi, Karanfil sokak, Varyap Meridian Sitesi, İlbank karşısı, Villa 11, 34746 Ataşehir/İstanbul
Bültene Katıl
Haber almak için bültenimize kayıt olun
Tüm Hakları Saklıdır. Prof. Dr. Sebla GÖKÇE
Çerez Politikası
Size daha iyi hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlere yer veriyoruz. Sitemizi kullandığınız sürece Veri Politikamızı kabul etmektesiniz.